Tel:05352251683
   
  SALARKOLU KÖYÜ
  MİLLİ ŞAİRLER
 

İSTANBUL UN 555. YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN!



Fetih Marşı
(Arif Nihat Asya)

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Sakarya
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

Necip Fazıl Kısakürek





ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki Dünya’da eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüt ki ufuklar kapalı
Nerde- gösterdiği vahşetle "bu bir Avrupalı!"
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu sırtlan kümesi
Varsa gelmiş açılıp mahpesi yahut da kafesi.
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat Mahşer!

-

Yedi iklimi cihanın, duruyor karşısında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun Kanada.
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk,
Sade bir hadise var ortada; vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela
Hani tauna da züldür bu rezil istila.
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahluk-u asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyla sefil.
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına,
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.

-

Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz
Medeniyet denilen kahpe hakikat yüzsüz!
Sonra melundaki tahribe müvekkel esbap
Öyle müthiş ki eder her biri bir mülkü harap.
Öteden saikalar parçalıyor afakı,
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı,
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin,
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı yüzlerce adam.

-

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkaz-ı beşer.
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namert eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık gülle yağan mermiler
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler.

-

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından,
Alınır kala mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu haşa edecek kahrına ram?
Çünki tesis-i ilahi o, metin istihkam.
Sarılır indirilir mevkiy-i mustahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun-i beşer
Bu göğüslerse Hüda’nin ebedi ser haddi
O, benim sun-i bedi’im onu çiğnetme dedi.
Asım’ın nesli diyordum ya! Nesilmiş gerçek,
Işte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!

-

Şüheda gövdesi bir baksana dağlar taşlar,
O rüku olmasa Dünya’da, eğilmez başlar.
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ya RAB ne güneşler batıyor!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi,
Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.
Hercümerç ettiğin edvara da yetmez o kitab,
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

-

Bu taşındır diyerek Kabe’ yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına.
Sonra gök kubbeyi alsam rida namiyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle,
Ebr-i nisanı açık türbene çatsam da tavan
Yedi kandilli Süreyyayı uzatsam oradan.
Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına
Türbedarın gibi ta haşre kadar bekletsem
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem
Tüllenen mağribi akşamları sarsam yarana
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

-

Sen ki son ehl-i salibin kırarak savletini
Şarkın en sevgili Sultanı Selahaddin’i
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran
Sen ki İslam’ı kuşatmış boğuyorken hüsran
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın
Sen ki ruhunla beraber gezer ecram-ı adın
Sen ki asara gömülsen taşacaksın heyhat!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat!
Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber
Sana avucunu açmış duruyor PEYGAMBER... 

 Mehmet Akif ERSOY


HASRETİN NE HALE KOYDU

Aşkın ataşı yanar yüreğimde
Yılların hasreti var yüreğimde
Şahin idim uçardım tepelerinde
Eriyip giden gençliğime yanarım

Ne ben ben olabildim
Nede beni seve bildim
Diyardan diyara itildim
Hasretin ne hale koydu

Ne bir yunus olup
Hakkı seve bildim
Ne aşık olup bir kulu
Yüreğim çok dolu
Hasretin ne hale koydu

Çok özledim sılam seni
Bağrında kızılırmak yatar
Özlemin beni yakar
Hasretin ne hale koydu

Gülemedim şu fani dünyada
Güldürmediler aldılar seni
Seni sular altına koydular
Beni hasretin ateşiyle yaktılar

Bir mecnunum şu gurbette
Hasretin bitmeyecek son nefeste
Bir seni sevdim birde yaradanımı
Allahımdan cennetim olmanı isteyeceğim
                                              
                                         

                                         Mehmet KAYA


K I Z I L I R M A K

Kızılırmak,kıvrım kıvrım akarsın
Benim dostlarımı Hatay il de yakarsın
Bir yiğit Aslan gibi öz yurdumda yatarsın
Yaktın bizi yıktın bizi kızılırmak

Salarkolu köyümün kaderi böyleymiş meger
Sevdiklerimi elimden alman neyine değer
 Anadolunun güçlü nehri olman gerçekse eğer
Çek git sılamdan yuvamdan
Bizi kavuştur kızılıramk

Göç göç oldu yola dizildik
Öz yurdumda  göçmen edildik
Suriye hudutlarını mesken edindik
Yaktın bizi yıktın bizi kızılırmak.

                              Mehmet KAYA

 
 
 





 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol